vecih; şiir. sarımtırak lambalar...
lüküs pasına boğulmuş ve hilal bu gece tarumar.
sesim çığlığından daha da kalın!
feryadım satırlar eşliğinde çayını gam ile yudumlar.
elem üfürdü rüzgarın, rehavetinden sustum!
korda yandı dudaklarım, şaraplarına kafamı soktum!
matiz gecenin karanlığına doğru koştu!
tütün sarılıverdi, zivanalarla sabaha kadar üslup.
nacak boyna değdiğinde paramparça etti nabzımı.
ben gölgenin esintisinde Güneş'i sabaha astım.
tanzim et şu duygularını, geri getir lan uykularımı!
kevaşenin ömrü burada uzun, cehennemde lavla yıkanın!
derdin devasızmış 'zaman' gülüşler soluk.
bu bando sensiz bir hiç, majör bileklerimi somur.
zaman ayaklarıma prangaları vurmuş, sesimi kıstı.
dilimi yaktı, denize daldım, boğuldum ve girdap aldı.
hayallerimi kıyıya vuran şarap şişelerinde buldum.
ya huyun değişecek kadın! ya da selimde boğul!
sükünetimi oturduğum kırık banklarımda bulun!
izmaritlerimden ev yapıp içinde çocuklarını doğur!
dalyan gencim gözaltlarını mora bürür yeşil bir bitki.
uçurumundan it, sabaha karşı ruh bedenden terfi.
demini almış, fokurdayan çaydanlıklarımdan silkin.
ya da benimle beraber geber bu okyanusta yerim belli.
icap ettiğinden üzre üstümüzde kan.
balyoz indi satırlarıma saçlarımda kar.
çaresizlik kanımın son damlasını yudumlar.
lüzumsuz her şiirde istişarem naçar.
tadından yenmiyorsun! iştahım kesik.
kesik bileklerim, kültablam kadar serin.
duyuyorum figanlı siren seslerini.
çıktığım şu köprü yıkılsın ve sayhalansın herbiri.
bir gün Güneş'ten saklanıp, kanatlarında karardım.
gölgen ince bir ip, boynum 4 mevsim güz yaşardı.
yaşlanıp, bulurduk elbet buruşmuş şu elleri.
ellerinde ellerim, fakat bu sefer deruni!
gözlerimde yaşım, 93'den bu yana açım,
aşkın yaşını sorarsan erbabım 3 yaşında.
onu bir b
aşkasıyla hayal ettiğimden bu yana;
şarap elimden hiç düşmüyor (eyvah) bitmesin bu sayfalar.