Yıllar önce kırık bir yeminle
kapattım kalbimin kapısını
kimselere açmadım senden önce
Ne rüzgarlar, ne fırtınalar dayandı kapıma
inat ettim açmadım
Koca, koca kilitler vurdum
arkadan sürgüledim iyice
hiç kimse giremesin diye
Kızgın yıldırımlar düşürdüler üzerime
yıldırımları yaktımda, kapımı açmadım
Sonra sen geldin, kapıma dayandın
ben yine hırçındım, yine inatçı
Ama nerden bilebilirdimki
benden daha inatçı çıkacağını
Sen güneşi getirdin avuçlarınd
ben yağmur oldum inadına
Ama sen yılmadın, güneşi göğsüne sakladın
bense bütün hırçınlığıma rağmen
güneşi ıslatamadım.
Yağmur dindiğinde sen
göğsünden güneşi çıkardın
bana uzattın ve gülümsedin.
Avuçlarını açtığında şaşırdım
çünkü, rengarenk bir gökkuşağı
gözlerimi kamaştırmıştı.
Unutmuşum işte, yağmurdan sonra
güneşle beraber gökkuşağı çıktığını.
Ve ben gökkuşağı çıkınca anladım,
fırtınalardan ne kadar usandığımı.
Sen güneşinle, gökkuşağınla
erittin, kırdın bütün kilitleri
hoyratça değil, usulca girdin yüreğime
oysa ben kalbime girmene izin vermemiştim.
Aslında sen izin bile istemedinki
bunun için sana kızmam gerekirdi,
kızamadım
Ben bile kendime şaşırdım
bütün hırçınlığımı, inadımı yok etmiştin sanki
nasıl olduğunu bir türlü anlayamadım
sonra
aşkı hatırladım
ve anladım
Hemen kapıları kapadım,
ve duvarlar ördüm ardı ardına
Şimdi yine kilitli kalbim,
yine kilitli kapılarım