Gülce Duru:
Bir gemiyle düşlerim gezer, ufkun aşığı serserim deniz.
Dalgalar düşer kırılmadan, içmiş
aşkımı serserim deniz.
Gülerim hayat, oynadın diye ruhumun tadıyla ölmeden.
Uçarım hayal, sormadın diye gerçeğin adıyla gelmeden.
Ozbi:
Sensizliği yüzlerce kitap alıp araştırmak istedim,
Gittim aldım da kitapları ama okumaya korkuyorum...
Kararsızlığımın esiri oldum bu aralar,
Sanırım
aşkın ne olduğunu anlamaya çalışmak baya leş bir durum.
Ben bir kambur taşıyorum içimde.
Lağım ve balçıkla sıvanmış bir duvar düşün,
Onun en tepesinde bana serenat yapıyor.
Elinde emanet bir hayat yaşadığımı hatırlatan bir tambur var
Ve altından dişlerinde biraz kan.
Ah be can!
İçimden çıkıp gitmene gönlüm el vermiyor.
Sanki çamurda boğuldum gibi,
Sanki yokluğunda baya dağıldım gibi
Ve her zamanki gibi bir tarafımsa dağılıp parçalanmaya hemen hazır gibi...
Sanki acı kambura bahşedilmiş bir nimet,
Cesaret sensizlikle başa çıkmamı sağlayan ganimet
Ve ben kibrimin yarattığı bir tufandan ibaret,
Ne gitme diyebiliyorum ne de hakkını helal et..
Gülce Duru:
Yazgısı yarım, sancısı yarın uçarken arı çiçeksiz kalır.
Gözleri yalın, aşığı sarın, aşığı alın çiçeksiz dalı...
Ozbi:
Yaşam zor ama vakit dolar.
Bir kıvılcımı arar ömrüm bir saçı yolar.
Cesaretin kalbimde bir depar atar.
Şişşth!
Kimse görmediği zaman gel.
Bir sevgiye sarıl,
Bir kötülüğe darıl ama kendin seç sonunda olsa da kahır.
Hep sona ayrılık kalır.
Şişşth!
Dünya dönmediği zaman gel...
Gülce Duru:
Yazgısı yarım, sancısı yarın uçarken arı çiçeksiz kalır.
Gözleri yalın, aşığı sarın, aşığı alın çiçeksiz dalı...